17 Temmuz 2012 Salı

BALIKLARDAKİ MUCİZEVİ ÖZELLİKLER BALIKLAR SUDA NASIL YAŞARLAR?

BALIKLARDAKİ MUCİZEVİ ÖZELLİKLER
BALIKLAR SUDA NASIL YAŞARLAR?
 Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah’ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164) 

Şu an yaşayan ve bundan yüzlerce yıl önce yaşamış olan tüm balık türleri, Allah’ın onlar için yaratmış olduğu mükemmel sistemler sayesinde su altında rahatlıkla yaşayabilirler. 

Balıkların suda ne kadar kıvrak ve hızlı hareket ettiklerini herkes bilir. Balığın yüzebilmesi için ekstra bir hareket yapmasına gerek yoktur, bunun için kuyruğunu sağa sola sallaması yeterlidir. İşte balıkların suyun içindeki bu rahat hareketleri, kıvrak omurgaları ve vücutlarındaki bazı sistemler sayesinde gerçekleşir. 

Balıklar, durgun halde yüzerken aniden yüksek hızlara ulaşabilmek için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyarlar. Ani hızlanabilmek onlar için çok önemlidir; çünkü avcılardan kaçabilmek için buna ihtiyaçları vardır. Üstelik balıklar suyun içinde çoğu zaman akıntıya karşı hareket etmektedirler. 

Balıkta böyle bir gücün ortaya çıkmasını sağlayan, omurgasının ve kaslarının özel yapısıdır. Omurga, balığın vücudunun dik durmasını, ayrıca yüzgeçlerin ve kasların kendisine bağlanmasını sağlayacak bir yapıya sahiptir. Eğer böyle olmasaydı, balıkların suda hareket etmeleri imkansız hale gelirdi. Ancak yalnızca omurgasının özel biçiminin olması, bir balığın yüzebilmesi için yeterli değildir. Çünkü, balığın su içindeki tek hareketi ileri geri değildir; eğer bir balık su içinde aşağı yukarı hareket edemezse yaşayamaz. Balık, bu hareketi de başka bir vücut sistemi ile yapabilir. Balıkların vücutlarında hava keseleri vardır. Bu keseleri hava ile doldurarak derinlere inebilir veya havayı boşaltarak su yüzeyine doğru çıkışa geçebilirler.
Peki şu sorunun cevabını hiç düşündünüz mü? Balıklar sürekli su içinde olmalarına rağmen nasıl olup da zarar görmemektedirler? Biz suyun içinde belli bir süre kaldıktan sonra derimiz bu durumdan etkilenmeye başlar, bu süre uzarsa cildimiz zarar görür. Oysa balıklarda böyle bir şey olmaz. Çünkü balıkların üst derisinde sert parlak bir tabaka vardır. Bu tabaka suyun vücuda girmesini engeller. Eğer bu tabaka olmasaydı, balığın vücudu zarar görecek, hatta içeri su girmesi nedeniyle vücut dengesi bozulacak ve balık da ölecekti. Ancak bunların hiçbiri olmaz ve balıklar suyun içindeki yaşamlarını rahatlıkla sürdürürler. 

Yeryüzündeki bütün balık türleri bu özelliklerin tamamına eksiksiz olarak sahiptir. Günümüzden çok daha önce yaşamış balıklarda da bunların hepsi vardır. Balıklar milyonlarca yıldır hiç değişmemişler, hep aynı mükemmel yapıya sahip olmuşlardır. Bunu, milyonlarca yıl öncesinde yaşamış balıklardan günümüze gelen kalıntılarda görmek mümkündür. Fosil adı verilen bu kalıntılarda, balıkların geçmişte de yine bugünkü ile aynı oldukları, hiç değişmedikleri açıkça belli olmaktadır. Bu durum bize balıkların bir anda ortaya çıktıklarını gösteren delillerden biridir. Balıkların sahip oldukları bütün özellikleri onlara veren, evrendeki herşeyi yaratan Yüce Allah’tır. Allah bütün canlıların ihtiyaçlarından haberdar olandır. Bir Kuran ayetinde şu şekilde buyrulur: 

“Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 4)
BALIKLARDAKİ YÜKSEK VERİMLİ YÜZME TEKNİKLERİ
 Hemen hemen tüm makineler sabit bir eksen etrafında, sabit bir dönme hızında hareket eden ve şaft denen parçalar aracılığı ile güç üretirler. Hayvanlar da güç üretirler, ancak onların çalışma sistemi makinelerden çok farklıdır. Onlar, makinelerden çok daha mükemmel bir tasarıma sahip olan ve ileri-geri hareket eden manivelaya benzeyen motorlar sayesinde enerji elde ederler. Canlıların motorları, büzülüp esneme özelliğine sahip olan kaslarıdır. 

Bu motorların bir örneğine su canlılarında rastlamak mümkündür. Sualtı canlılarındaki her bir manivela birbirine öyle bir biçimde bağlanmıştır ki, hareket tek bir düzlemde gerçekleşir. Bu hareketi balıkların sudaki yüzüşünü düşünerek gözünüzde canlandırabilirsiniz. Balığın omurgası, yerde kıvrılıp giden bir yılan gibi devamlı olarak sağa sola kıvrılır. 

Bir balığın yüzebilmesi için kuyruğunu sallaması yeterlidir. Normal şartlar altında kuyruk bir yöne büküldüğünde, balığın ön tarafının, arka tarafın tam tersi yönde ve aynı şiddette savrulması gereklidir. Ancak böyle olmaz. Çünkü balıkların vücutlarının ön tarafı bu etkiyi ortadan kaldıracak biçimde yaratılmıştır. Aynı zamanda su, hareket esnasında baş tarafa dikey bir kuvvetle etki eder. Tüm bunlar baş kısmın su içindeki salınımının, kuyruk kısmındakinden daha küçük olmasına neden olur. İki taraf arasındaki bu farklılık balığın su içindeki hareketini sağlar. 

Balığın ileri doğru hareket hızı, yüzgecin balığın omurgasından geçen eksenin sağına ve soluna gidiş geliş hızı ile doğrudan bağlantılıdır. Yüzgeç eksene yaklaştığında hız artar, uzaklaştığında da azalır.

Maksimum Verimli Bir Sistem
Acaba bu sistem ne kadar verimlidir? 

Cambridge Üniversitesinden Prof. Richard Bainbridge ve arkadaşları bir sualtı kamerasıyla yaptıkları gözlemlerle bu soruya yanıt aramışlardır.
    


Gözlemler, sualtında sakin duran bir balığın korkutulduğunda inanılmaz bir hızla harekete geçebildiğini ortaya koymuştur: 

Küçük bir tatlı su balığı, durağan haldeyken 1 saniyede 10 vücut boyu kadar ileri fırlayabilir. 20 cm. boyundaki bir balığın ulaşabildiği hız ise saatte 8 km. kadardır. Balık büyüdükçe hızı da artar. Prof. Bainbridge, 32 cm. boyundaki bir balığın uzunca bir süre saatte 13 km. hızla hareket ettiğini görmüştür. Bu hız balığın kuyruk sallama sıklığı ile doğru orantılıdır. Bir balık kısa sürede ne kadar çok kuyruk sallarsa hızı da o kadar artar. 

Balıklar, yüzerken oldukça yüksek bir enerji harcarlar. Ancak ani hızlanmanın balıklar için hayati bir anlamı vardır; çünkü hem avlanmak hem de avcılardan kaçabilmek için bu ani atağa ihtiyaçları vardır. 

Bazı küçük balıklar, durma noktasından maksimum hızlarına saniyenin 20’de biri kadar kısa bir sürede çıkabilirler. Bu sırada ürettikleri itme kuvveti kendi ağırlıklarının 4 katı kadar olmaktadır. 

Bu verilerin ne anlam ifade ettiğini tam olarak anlamak için şöyle bir karşılaştırma yapalım: Spor arabalar sıfır kilometreden 100 kilometreye, 4 ila 6 saniye arasında çıkarlar. Maksimum hızlarına ulaşabilmeleri için daha da fazla zamana ihtiyaçları vardır. Oysa balıklar için bahsettiğimiz süre, tekrar hatırlatmak gerekirse, saniyenin 20’de biridir. 

Bütün bunların yanısıra gözardı edilmemesi gereken çok önemli bir nokta vardır. Balıklar bu üstün performanslarını suyun içinde, hatta bazen akıntıya karşı göstermektedirler. Suyun direncinin havadan daha fazla olduğu düşünüldüğünde, balığın küçümsenmeyecek bir performansa sahip olduğu rahatlıkla anlaşılacaktır. 

Bu konudaki en güzel örnek hiç kuşkusuz ki somon balıklarıdır. 

Açık denizlere açılan somon balıkları, ancak doğdukları nehre varabildikleri takdirde nesillerini devam ettirebilirler. Çünkü burada yumurtalarını bırakmaları gerekmektedir. Bu nedenle somonların yumurtlama yerlerine varabilmeleri için, devamlı olarak nehir yukarı yani akıntıya karşı yüzmeleri gereklidir. Bu arada karşılarına çıkan şelale gibi engelleri de aşmalıdırlar. 

Bir somon balığı bulunduğu yerden 4 m. İleriye, su seviyesinden 2 m. Yukarı sıçrayarak ulaşabilir. Böyle bir atlayış sırasında somonların sudan çıkış hızları saatte 24 km.’yi bulur. Bu atlayışın sonundaki düşme pek çok canlı için ölüm demektir. Somon balıkları da eğer bu atlayışları yapabilecekleri bir kas ve iskelet yapısına sahip olmasalardı elbette yaşamaları mümkün olmazdı. 

Burada, daha önce de dikkat çektiğimiz bir noktayı hatırlatmakta fayda vardır: Kuşkusuz somonlar, küçük bir su birikintisinde yaşamlarını devam ettiren canlılar da olabilirlerdi. Yaşamak ve üremek için pek fazla bir şeye ihtiyaç duymayabilirlerdi. Basit bir sindirim, solunum ve üreme mekanizmasıyla yaşayabilirlerdi. Ancak bu canlılar, müthiş bir ilhamla sadece üreyebilmek için normal şartlarda bir balık için neredeyse imkansız olan bir işe girişirler. Akıntıya ters yüzer, şelaleleri aşar ve terk ettikleri akarsu yatağına ulaşırlar. Çünkü böyle yaratılmışlardır. Böylesine kapsamlı bir yaşam biçimini var eden yüce Allah’tır. Bu yaratılışa şahit olup, Rabbimizin gücünü ve kudretini tanıyan insanlar yalnızca Allah’ın rızasını ve cennetini kazanmak için çalışırlar. Bu gerçeği fark edemeyenler ise, canlılardaki bu gibi mükemmel yaratılış özelliklerine başka açıklamalar getirebilmek için tüm yaşamlarını harcayacak, ahirette ise inkar etmenin zorlu karşılığını alacaklardır. 

“Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah ‘ a tevekkül ettim. O ‘ nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır).” (Hud Suresi, 56)
  
BALIK KALBİ KENDİNİ YENİLİYOR
 Zebra balıkları üzerinde yapılan bir araştırma bu balıkların otomatik bir kalp yenileme sistemine sahip olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmanın sonuçları kalp hastalıklarını tedavide kullanılabilecek. Howard Hughes Tıp Enstitüsü’nden Mark Keating liderliğindeki bilim adamları balığın kalbini tam %20 oranında kesiler. Kalbinin 5’te biri kesilmiş balıklar 1 hafta sonunda normal balıklar seviyesinde bir hareketlilliğe kavuştular. 1 ay sonunda ise yepyeni bir kalp duvarı örülmüş oldu. İki ay sonunda ise kalp üzerinde hiçbir yara izi kalmayacak şekilde yenilenme tamamlanmış oldu.
Bu yenilenme sırasında kalp hücreleri arasında çok yönlü bir işbirliği yürütülüyor. İlk aşamada yaranın üzeri örtülecek şekilde kalp hücreleri üretiliyor. Bundan sonra hücrelerde kalbin eksik bölümünü dolduracak hızlı bir üreme başlıyor. Bu yenilemede en şaşırtıcı davranış ise komşu kalp hücrelerinden geliyor. Bu özelleşmiş kalp hücreleri kendi özelliklerini bir yana bırakıp farklılaşıp gerekli yerlere göç ediyorlar. Birer kök hücresi olan bu komşu hücreler gerekli bölgedeki dokunun özelliğine bürünüp başlangıçtaki karakterlerini bir yana bırakmış oluyorlar. 

Hücreler arasındaki bu işbirliği moleküler seviyede anlaşılabilecek olursa insanlarda kalp sıkışmaları sonucu meydana gelen doku zedelenmelerini tedavi etmek mümkün olabilecek. Ancak hücrelerin birbirleriyle haberleşmede kullandıkları “dili” anlamak günümüzün ileri bilim seviyesiyle bile yakın görülmüyor. Bu yüzden balık kalbindeki hücre işbirliği bilim adamları için önemli bir model oluşturuyor. Araştırma lideri Keating “ Bu balık, araştırmalarımızı ‘Karanlık Çağlar”dan çıkarabilir” yorumunu yapıyor(1). 

Bu balık canlı hücrelerdeki bilinci bir kez daha göstermiş oluyor. Şuursuz atomlardan meydana gelen ve herhangi bir düşünme yeteneğine sahip olmayan hücreler arasında böyle bir işbirliğinin sürdürülmesi, tüm bu hücrelerin ilhamla hareket ettiğini gösteriyor. 

Allah yeryüzündeki sayısız canlıdaki hücrelerin her birini kontrol etmektedir. Mülkün tümü O’na aittir. 

“Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Sizin Allah’tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur”. (Bakara Suresi, 107) 

(1) AAAS News Service: “Zebrafish may point the way to mending a broken heart”, 12 Aralık 2002 
http://www.eurekalert.org/pub_releases/2002-12/hhmi-zmp121002.php
BALIKLARDA ÖZEL YAPILAR: HAVA KESESİ VE DERİ
 Balıklar suda son derece rahat hareket ederler. Vücutlarında bunu kolaylaştırıcı birçok sistem birarada bulunmaktadır. Tasarımları ve fonksiyonları birbirinden tamamen farklı olan, biri olmadan işe yaramayan bu sistemler Allah’ın yaratma sanatının örneklerindendir. 

Balıkların her yöne hareketi nasıl sağlanır? 

Hepimizin bildiği gibi balıklar su içindeki ileri-geri hareket ederken yüzgeçlerini kullanırlar. Ancak bu sistem yukarı ve aşağı hareket etmelerine yardımcı olmaz. Balıkların yüzgeçlerini kullanmadan da hareket ettiklerini biliyor musunuz ? 

Balıkların hayatta kalması için çok önemli olan bu sistem son derece süratli işleyen bir tasarım harikasıdır.
Balıkların vücutlarında hava keseleri bulunur. Bu keseler sayesinde kısa sürede derinlere inebilir veya su yüzeyine doğru çıkabilirler. Balık derinlere indiğinde, hava keselerinin ikinci bir hayati önemi daha ortaya çıkar. Çünkü derinlik arttıkça balığın üzerindeki fiziksel etkiler de değişir, değişen bu şartlara hava kesesindeki gazın azaltılıp, çoğaltılmasıyla uyum sağlanır. 

Bunların yanı sıra balıkların ağırlık merkezleri de genellikle hava keselerinden geçecek şekilde tasarlanmıştır. Bu sayede dengenin bozulması halinde yüzgeçlerinin çok küçük hareketleriyle balık yeniden dengesini sağlayabilir veya istediği pozisyonda durabilir. 
 
BALIKLARDA SÜRTÜNMEYİ ENGELLEYEN ÖZEL DERİ
Balıkların sudaki hareketini kolaylaştırıcı birçok sistem birarada yaratılmıştır. Bu sistemlerin tasarımları ve fonksiyonları birbirinden farklıdır. Ancak biri olmadan diğeri bir işe yaramamakta, herhangi bir eksiklikte canlı ölmektedir. 

Balıkların pek çoğunun vücutları oldukça dayanıklı bir deri ile kaplanmıştır. Bu deri, alt ve üst olmak üzere iki tabakadan oluşur. Üst deri içinde mukus salgılayan bezler bulunmaktadır. Mukus kaygan ya da yapışkan bir yapıda olup, balığın su içindeki hareketi sırasında sürtünmeyi en alt düzeye indirmeye yarar. Dolayısıyla balıklara daha hızlı hareket imkanı verir. Ayrıca kayganlık özelliğiyle de balığın düşmanları tarafından yakalanmasını zorlaştırır. Mukusun bir başka özelliği ise hayvanı hastalık yapan organizmalara karşı korumasıdır. 

Bundan başka, balıkların üst derisinde keratin benzeri bir tabaka da mevcuttur. Bu tabaka suyun vücuda girmesini engelleyerek, balığın vücudundaki iç basınç ile dış ortam basıncının dengelenmesini sağlar. Eğer bu tabaka olmasaydı, içeri su girmesi nedeniyle balığın vücudundaki basınç dengesi bozulacak ve balık ölecekti. 

Büyük bir ilim ve kudret gerektiren bu özellikler, balıkları Allah’ın yarattığını bize kanıtlayan delillerin yalnızca küçük bir bölümüdür. Allah Kuran’da, gücünün sınırsızlığını şöyle bir örnekle bildirmektedir: 

“… Göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur, tümü O’na gönülden boyun eğmişlerdir. Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) Yaratan’dır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “OL” der, o da hemen oluverir.” (Bakara Suresi, 117)
BALIKLAR EN İYİ TEMİZLİKÇİYİ NASIL SEÇERLER?
 Bazı balıkların en güvenilir temizlikçiyi işe almak için komşularının çalışanlarını gizlice gözlediklerini ve onların arasından seçim yaptıklarını biliyor muydunuz? 

Mercan kayalıklarında yaşayan balıkların üzerinde sık sık deri parazitleri toplanır ya da bunlar birikmiş ölü deri hücrelerine maruz kalırlar. Bu balıklar sağlıklı ve temiz kalmak için, parazitleri ve tortuları yiyecek küçük ’’temizleyici’’ balıklara ihtiyaç duyarlar. Nature bilim dergisinin 22 Haziran tarihli sayısında yayınlanan yeni bir çalışma, ”müşteri” balıkların temizleyicilerini diğer balıklara çalışmaya giden temizleyicileri izleyerek seçtiklerini ortaya çıkardı.

Balıkların Hayranlık Uyandıran Gözlem Yeteneği
Su dünyasında ünlü bir temizlikçi balık olan; sarı, mavi ve siyah çizgili Labroides dimidiatus, müşteri balığın derisindeki parazitleri gidermek için işe alınır. Ne var ki bu balıklardan bazıları temizlik yapmadan sadece müşteri balığın üzerindeki salgılarla kendi karnını doyurur. Buna rağmen müşteri balığın (bu çalışmada Scolopsis Bilineatus) temizleme vaadiyle onu kandıran balığı cezalandırdığı pek görülmemiştir.

Peki neden? Bu sorunun cevabı bilim adamlarını oldukça dikkat çekici bir gerçeğe götürdü: Müşteri balıklar komşularını gizlice izliyor ve bu sayede en güvenilir, görevine bağlı, sadık ve çalışkan temizlikçi balığı seçiyorlardı. Dolayısıyla da temizlik yapmayıp, yalnızca kendi karınlarını doyuran balıkları tercih etmeyerek, kendilerini kandırmalarını engelliyorlardı.

Canlılarda Sosyal İlişkilerin Gösterdiği Gerçek: Rabbimiz’in İlhamı
Bu bulgular su dünyasında çok kompleks sosyal ilişkilerin var olduğunu göstermektedir. Dikkat edilirse burada sözü edilen varlıklar, eğitim görmüş, meslek sahibi iş adamları ya da yöneticiler değil; akıl ve şuurdan yoksun, çoğu zaman haberdar bile olmadığımız kadar çok çeşidi olan, suda yaşayan balıklardır. Son derece iyi organize olmuş bu tip bir sistemin oluşması için, mutlaka balıkları yönlendiren, hepsine kendi işini yapmasını ilham eden, onlara emir veren bir "irade sahibi"ne ihtiyaç vardır. Aksi takdirde bir düzen değil, büyük bir karmaşa ortaya çıkacaktır. İşte bu "irade sahibi", herşeyin sahibi olan, herşeye gücü yeten, bütün canlıları yönlendiren, yapmaları gereken şeyleri ilham ile emreden Yüce Allah'tır. 

Nitekim Kuran’da, herşeyin sahibinin ve denetleyicisinin Rabbimiz olduğu, her canlının onun ilhamıyla hareket ettiği açık bir şekilde şöyle haber verilir: 

“Ben gerçekten, benim Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O’nun alnından yakalayıp denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.” (Hud Suresi, 56)

Güvenilir Balıklar Nasıl Seçiliyor?
Müşteri balıklar, temizlikçi balığın geçmiş çalışmalarını göz önünde bulundurarak, çalışkan balığı boş gezen balıklardan ayırt ederek seçmektedirler. 

Araştırmacılar, müşteri balıkların gözlemledikleri temizleyiciler için bir değerlendirme sistemi kurduklarını ve yüksek puana sahip olanların işe alındığını öne sürmektedirler.
BALIKLAR VE AMFİBİYENLER NASIL GÖRÜR?
 Balık gözlerinin küresel olması balıklara su altında nasıl bir kolaylık sağlar? 

Balık gözleri loş ışığa neden karadaki canlılardan daha duyarlıdır? 

Su altında üstün bir görüş yeteneğine sahip olan balıklar, bu görüş keskinliğini suyun üstünde nasıl devam ettirirler? 

Kurbağaların göz yapılarındaki hangi özellik, uçak mühendisleri tarafından taklit edilmiştir? 

Kainat üzerindeki her noktada tecelli eden Allah'ın ilmindeki mükemmelliği daha iyi anlayabilmek için Rabbimiz’in yarattığı canlıları incelemek gerekir. Çünkü Allah'ın sanatı, yarattığı milyonlarca canlı üzerinde milyonlarca farklı şekilde tecelli eder. Örneğin karada da suda da, hayvanlar için temel yaşam prensipleri değişmez. Ama su altı dünyasının canlıları, karada yaşayan canlılardan oldukça farklıdırlar. Çünkü su altı dünyası adeta başka bir gezegen gibidir.
Su altında da hayatta kalmak için nefes almak, beslenmek ve diğer canlılara av olmamak gerekir. Bu nedenle bir su canlısı etrafındaki dünyayı görmeli, düşmanını ve avını birbirinden ayırt etmelidir. Bunun için de su altında net görebileceği çok özel gözlere ihtiyacı vardır. Yüce Allah her balık türünü ihtiyaç duyduğu mükemmel donanımlı gözlere sahip olarak yaratmıştır. Tüm kâinatı yaratan Yüce Rabbimiz, gözleri yaratanın yalnızca Allah olduğunu bir Kuran ayetinde şöyle haber verir: 

"De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?" (Yunus Suresi, 31)

Balık Gözlerinin Genel Özellikleri
Balıklar avlarını koklamak yerine görerek avladıkları için Yüce Rabbimiz bu canlıların gözlerini tam onların ihtiyaçlarına yönelik olarak çok mükemmel ve çok yönlü olarak yaratmıştır.
  • Bazı balıklar suyun altını görebilme yeteneğinin yanı sıra suyun üstünü de görebilirler. Bazılarının ise renk görüşleri ve görüşlerinin çözünürlüğü çok üstündür. Balık gözlerinin bu üstün özelliklerinin sebebi kara hayvanlarından daha farklı bir göz yapısına sahip olmalarından kaynaklanır.
  • Balıkların gözleri dünyaya şeffaf bir örtü arkasından bakar. Bu perde dalgıçların sualtı gözlüklerini andırır.
  • Çoğu zaman oldukça yakındaki objeleri görmeleri gerektiğinden, balıkların gözleri de bu ihtiyaca göre yaratılmıştır. Küresel ve sert olan yapıları yakın plandaki objeleri görmeye göre ayarlıdır. Uzaktaki bir noktaya bakmak istendiğinde ise, bütün lens sistemi gözün içindeki özel bir kas mekanizmasıyla arkaya doğru çekilir. Bu özellik, gözün küresel olmasının kolaylıklarından biridir.
  • Balığın gözünün küresel olmasının bir başka nedeni ise ışığın sudaki kırılmasıdır. Göz, neredeyse suyla aynı yoğunluğa sahip bir sıvı ile dolu olduğundan dışarıda oluşan bir görüntü göze yansırken kırılma gerçekleşmez. Bunun sonucunda göz merceği dışarıdaki cismin görüntüsünü retina üzerine tam olarak odaklar ve balık insanın aksine suyun içinde son derece net görür.
  • 15 metre derinlikten sonra su optik filtre görevi görerek çoğu kızılötesi ve ultraviyole ışınları geçirmediği için, balıkların çok gelişmiş renk görüşüne ihtiyaçları yoktur. Çünkü dünyalarının genel renk tonu yeşile yakın mavidir.
  • Balıklar loş ışığa karadaki hayvanlardan daha duyarlıdır. Çünkü retinalarında loş ışığa duyarlı hücreleri daha fazladır. Bu sayede suyun içindeki ışıktan en yüksek oranda faydalanmış olurlar.

Şimdi bazı balıkların bu üstün özelliklere sahip gözlerini inceleyelim.


Köpekbalığı
Köpekbalıkları sığ sulardan derin sulara kadar her yerde yiyecek aradıkları için gözleri su basıncı değişikliklerine uygun olarak yaratılmıştır. Bu üstün yaratılış özelliği neticesinde gözün iç kısmı ve retina gözün dış yüzeyine uygulanan basınç farkını dengeler ve gözlerinin herhangi bir şekilde basınçtan zarar görmesine engel olur. Bu canlının gözleri çok az ışıkta görmeye duyarlı şekilde yaratılmıştır. Göz bu özelliği sayesinde düşük çözünürlükteki cisimleri insanlardan daha iyi görür ve keskin bir görüş kazanır. 

Değişik köpekbalığı türlerinin her birinin kendine özgü değişik göz tipleri bulunmaktadır. Örneğin çekiç başlı köpekbalığının gözleri başının iki tarafında uzanan loblarda yer alır. Bu yaratılış özelliği, hayvanın üç boyutlu görüntü kalitesini arttırmakta ve yüksek bir hızla avına doğru yüzerken aradaki mesafeyi daha iyi tahmin etmesini sağlamaktadır.

Dil Balığı
Yüce Allah dil balığının gözlerini vücut tipine çok uygun olarak yaratmış ve bu canlının vücuduna yerleştirmiştir. Deniz dibinde yaşayan ve yassı bir vücut şekline sahip olan bu balık, düşmanlarından korunmak için sıkça kumun içine saklanmak zorundadır. İşte bu vücut özelliği ve korunma biçimine bağlı olarak gözlerinin her ikisi de vücudunun aynı tarafındadır. Gözlerinin bu özelliği sayesinde kumun içinde düz bir şekilde yattığında düşmanlarını kumun içinden rahatlıkla görebilirler. Kuşkusuz dil balığının sahip olduğu bu özellik, Yüce Allah’ın sonsuz rahmetinin tecellisidir.

Dört-Gözlü Balık
Dört gözlü balıkların göz yapıları eşsizdir. Bu canlıların gözlerini eşsiz yapan özellik, her iki gözlerinde iki göz merceği olması ve aynı anda hem suyun altındaki hem de suyun üstündeki farklı cisimlere odaklanabilmeleridir. Balığa “dört gözlü balık” adı verilmesinin nedeni de budur. Bu gözlerde her göz merceği farklı bir yöne doğru bakabilme özelliğine sahiptir. Balığın büyük ve kurbağalara benzeyen çıkıntı şeklindeki gözlerinden bir yarısı su üstüne bakarken diğer yarısı suyun içini görebilir. Beynin aynı gözden gelen farklı görüntüleri tek bir görüntü haline getirmesi ve bunu aynı anda yorumlayarak bu canlıya bilgi vermesi elbette çok büyük bir mucizedir. Bu göz yapısının suyun dışını da görebilmeyi sağlaması balıkçılar tarafından avlanmalarını da zorlaştırır.

Amfibiyen Gözleri
Kurbağa, semender gibi çoğu amfibiyen, cisimleri renkli olarak algılar. Yüce Allah bu canlıların renkli görebilmeleri için farklı kimyasal bileşimlere sahip en az dört tür ışın algılayıcıları (foto reseptör) ya da görsel algılayıcılar yaratmıştır. Ayrıca amfibiyenlerin 360 derecelik geniş bir açıyla görebilme özellikleri bu canlılara üstün bir özellik sağlar. Yüce Rabbimiz bir Kuran ayetinde canlıları çok çeşitli şekillerde yarattığını şöyle haber verir: 

"Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir." (Nur Suresi, 45)

Semender
Semenderlerin vücutlarına oranla çok büyük gözleri vardır. Vücutları gibi gözlerinin de renkli olması gözlerinin korunmasını sağlayan önemli bir avantajdır. Semenderler görüntüyü üç boyutlu olarak algılayabilir, sağ ve sol gözlerinin retinalarına yansıyan iki değişik cismi karşılaştırarak mesafeyi belirlerler. Böylece avlarının tam yerini tespit ederek ani bir hareketle onu dilleriyle yakalarlar.(http://www.eyedesignbook.com/ch3/eyech3-e.html) 

Açıktır ki gerek balıklar gerekse amfibiyenler ait oldukları ortama en uygun şekilde yaratılmışlardır. Yüce Allah bu canlılara gözlerinin yapısı, şekli, görüş yetenekleri ile kusursuz özellikler bahşetmiştir. Rabbimiz’in bu derece çeşitli canlılar ve bu canlılara ait sistemler yaratması Kuran’da da bildirildiği gibi müminler için bir ibret (ders) kaynağıdır: 

"Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır..." (Nahl Suresi, 66) 

Su altında yaşayan canlılardan biri de su kaplumbağasıdır. Su kaplumbağaları genel olarak balıkla beslenirler ve bu sırada çok fazla tuz alırlar. Tuzun fazlası onlara zararlıdır ve bir şekilde bu fazla tuzu vücutlarından atmaları gerekir. Bunun için su kaplumbağalarının göz köşelerinde küçük özel bir torba bulunur. Tuz bezleri istenmeyen tuzu kaplumbağanın göz köşelerine aktarır. Sonra da gözyaşı üreterek bunu atar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder